Bahar geldi, evde durmak yok!
Arabaları yolda bırakan, 25 km mesafeyi tam 10 saatte aldıran karakış sanki dün gibiydi ama geçti gitti. Artık bahar mevsimindeyiz. Yollarda gördüğümüz irili ufaklı, beyazlı pembeli çiçek dolu ağaçlar, taptaze yeşil çimenler size de arabayı kenara çekip çimlerin üstünde yatıp yuvarlanma hissi uyandırıyor mu?
Bahar geldiğine göre artık yavaş yavaş burnumuzu evden dışarı çıkarmanın da zamanı geldi. Gerçi maşallah havalar bir iyi bir kötü oluyor. Bir gün sıcaktan pişerken ertesi gün rüzgarın soğuğundan kaçacak delik arıyorsun. Tam hasta olma havaları..
Geçtiğimiz hafta sonu dışarda küçük bir işimiz vardı. Dönüşte hafta içi yapamadığım sporu en azından hafta sonu kaçırmayayım diye acele ediyordum. Bahçeşehir’deki göletin yanından geçerken insanların yürüyüş yaptığını farkettim. Salonda boş duvara karşı yürüyüp koşturmaktansa göletin parkurunda hızlıca bir tur atmak daha iyi olur diye gerisin geri döndük.
Kıyafetim çok da uygun olmasa da hemen parkura çıktım. Hızlı adımlarla göletin etrafını döneceğim sandım ama meğer parkur düz bir hat boyunca ilerliyormuş. 1 km’lik parkurun sonunda parmaklıklar var. İnsanlar oradan geri dönüyor. Son 300-400 m zaten inşaat alanının yanından ilerliyor. Yürüyüş yapanlar rahatsız olmasın diye büyükçe levhalarla inşaat alanı ile parkur arası kapatılmış.
Git-gel toplam 2 km turlayıp tekrar arabaya atladık. Eve varınca da fazla vakit kaybetmeden spor salonuna koşturdum. Baharda, hele hava sıcaksa insan kapalı yerde kalmak istemiyor. Dışarıda, ağaçların arasında 20 dakikalık yürüyüş salonda harcanan saatlerden belki de daha verimli. En azından insanı rahatlatıyor.
Havalar biraz daha ısınınca ormanın yolunu tutacağız inşallah. Şimdi çimenler ve tek tük çiçekli ağaçlar coşsa da henüz yapraklar yeşermedi. Onları da dört gözle bekliyoruz.
Baharla birlikte gerçekten içimiz kıpır kıpır olmaya başladı, tshirtlerimizi giyip sürekli şehirden kaçma planları içerisindeyiz. Yaz tatilini dört gözle bekliyorum
durmayın tabi