Eriklitepede sonbahar kampı

Eriklitepede sonbahar kampı

Geçen sene kışın gidip bir güncük kaldığımız Eriklitepe’ye bu kez sonbaharda hem de havalar çok güzelken 3 günlüğüne gittik. Çocukların ara tatilini fırsat bilelim dedik ama tek “fırsatçı” biz değildik tabi. Kampın yöneticileri fiyatları uçurmuş. 3 günlük kampa 7000 TL ödedik. Günlüğü 2350 TL idi daha doğrusu. Tabi bu fiyat sadece böyle “ara tatil” gibi özel günlere mahsus. Normal hafta içi fiyatı 900 küsür sanırım.

Neyse bir kere niyetlendiğimiz için “artık ucuz bir şey yok” avunmasını da dilimize pelesenk edip kampımızın tadını çıkaralarım, biraz etrafımız değişsin dedik. Belki ordan dönüşte Söğüt’teki bahçemize de göz atarız diyorduk ama ona fırsat bulamadık.

Kampa giriş için saat 16:30’u geçmemek gerekiyordu. Biz de evden erken çıkmamıza rağmen İstanbul bizi kolay kolay bir yere salmadığı için baya vakit kaybettik neredeyse yetişemeyecektik. O nedenle doğru düzgün bir yiyecek alamadan haldır haldır tepeye çıktık. O akşam mecburen tesiste yedik.

Ertesi gün hem alışveriş için hem de benim bir toplantıya katılmam icab ettiği için Gölcük’e indik. Ben deniz kenarında yeşil bir yerde masamı sandalyemi kurup toplantımı yaptım. Kamp alanında Wi-Fi var ama yok gibi. Telefon da düzgün çekmiyor. O nedenle orda toplantımı yapmam çok zordu. İşim bitince biraz dolaştık. Sonra yemeklik malzemeleri aldık. Sağolsun çok işinin ehli bir kasap bulduk. Onun özene bezene hazırladığı yiyecekleri kampta ateşimizi yakıp afiyetle yedik.

Çocuklar bilhassa ateş işini çok sevdi. Ben de ilk kez kamp ateşi yaktım. Önce etraftan çalı çırpı ve odun topladık. Her bungalovun önünde ateş yakma yerleri var. Her gece herkes ateş yakıp etrafında vakit geçirdi. Bizim ateşimiz onlarınkine nazaran küçüktü belki ama yine de çok güzeldi. Hatta klasik “marşmelov pişirme” etkinliği bile yaptık. Tatsız tutsuz bir şey, hiç sevmedim ama çocuklar ve Şahika hanım yedi.

Yemekten sonra ateşin başında çay da yaptık. Çocuklarla böyle bir kamp yapabildiğim için çok mutlu oldum. Hiç böyle bir çocukluk anım yoktu. Daha doğrusu şöyle bir anım var. Eskiden kurban bayramında dedemlerin avluda ateş yakılırdı. İnek de orda kesilir ve orda hazırlanırdı. Dayılar, akrabalar vs gelir kalabalık bir ortam olurdu. Orda hemen ateşte et pişirilir ve afiyetle yenirdi. Şimdi yok taze et hemen yenmez deyip buzluğa dolduruyoruz.

Böyle toplantılar vardı da biz mi katılmadık.

Akşamları evin içinde çocukluğumuzun oyunu olan “isim-şehir” oynadık. Bunu daha önceden de tecrübe etmiştik ama çocuklar o zaman yazamıyorlardı. Şimdi hem okuyup hem yazabildikleri -ve biraz daha bilinçlendikleri- için çok keyif alarak oynadık. İstanbul’a dönünce de oynadık.

Kampımızın bir de videosu olduğu için çok uzun tutmayacağım. Videomuzu izleyip kanalımızın büyümesi için yorum ve beğenilerinizle destek verirseniz çok teşekkür ederiz.

İsim şehir oynamak hem eğlenceli hem de öğretici.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir