5. Yılımızı Büyükada’da Kutladık

5. Yılımızı Büyükada’da Kutladık

Anlatacak çok şey var aslında 🙂 Yazmakta biraz geç kaldığımdan bu minik dip notu en başa yazayım dedim.

Büyükada’da dolu dolu geçirilen iki gün bir gece. Uzun süredir  hayalini kurduğumuz bir Büyükada turu..

Ne zamandır istiyorduk Büyükada’ya gitsek bir gece kalsak, uzun uzun gezsek diye. O zaman aklımıza düşüverdi, evlilik yıldönümümüzde adaya neden gitmeyelim dedik. Bu sene bizim 5. senemiz de olunca, böyle güzel bir organizasyonla birleştiriverdik. Aylar öncesinden otelimizde yerimizi ayırdık ve 28 Mayıs’ı beklemeye başladık.

O gün geldiğinde hava yüzümüze gülmedi, kapalı ve yağdı yağacak gibiydi. Ama biz yılmayıp, bu iki günün çook güzel geçeceğine inanarak yola çıktık. Hava kötü olsa kaç yazar? Büyükada’ya gidiyorduk, iki gün geçirecektik.

Giderken

Kabataş’a vardığımızda saat 14.30’du en yakın gemi 16.00’da vardı. Napalım bekleriz derken aklımıza Dolmabahçe Sarayı’nı gezmek geldi. Tam sarayın bahçesine girmiştik ki uzunca bir turist sırasının olduğunu gördük. Vazgeçip çay bahçesine yöneldik ve gemimizin saatini beklemeye başladık. Vapur saatlerini kontrol etmeden çıkmıştık, bizim kabahatimizdi. Aslında ido.com.tr’den bakmamız lazımdı.

Saatimiz geldiğinde ido’nun değil de, yanındaki özel şirketin vapuruna binmeye karar verdik. ido’nun aksine bunda biletler kişi başı 5 TL. ama vapur oldukça konforlu.

Büyükada- Meziki Hotel

Büyükada Meziki Hotel

Adaya indiğimizde, hemen otelimizin yolunu tuttuk. Çünkü hava kararmaya başlıyordu. Otelimiz iskeleden biraz uzaktı. Böyle olmasını ben özellikle seçtim. Adanın iç kısımlarını daha çok seviyorum. Her tarafı sakin, sessiz ama iç kısımlar daha başka.

Otele doğru giderken farkettim ki çoğu evler tadilattaydı. Daha yaz sezonu açılmamıştı. Çiçekler bile doğru düzgün açmamıştı. Olsun, adadaydık ya, hiç farketmez. Hem hava kapalı olduğu için çok kişi de gelmemişti, ada bize kalmıştı işte fena mı? Rahat rahat bisiklet sürebileceğiz anlamına geliyordu bu.

Sakin, sessiz sokaklardan (biraz da iphone’daki map’in yardımı ile) otelimizi bulduk.

Tam hayalimdeki gibi, eski, yıllanmış bir konaktı burası. İçerisi buram buram yaşanmışlık kokuyordu. Hemen orada yaşadığımı hayal ettim.. Koca konak sadece bizim. Ne güzel olurdu!

Odamız deniz manzaralıydı. Komşularımız da martılar..

Otelin içi tarihi dokuya sadık kalınarak döşenmiş. Eski mobilyalar, büfeler, oymalı koltuklar.

Rüyada olmalıydım. Kaç aydır hayalini kurduğum şey gerçek olmuştu işte. Adada bir gün ve eski bir konakta. Hayaller gerçek olabiliyormuş. Bunu anladım 🙂

Odamıza yerleştikten sonra, hem yemek yemek hem de akşam adayı turlamak için dışarı çıktık. Akşam yemeğimizi deniz kenarındaki Konak Restoran’da yedik.

Bir şeyler içmek için Kahve Dünyası’na gidelim dedik ama saat daha 21.00 olmasına rağmen kimse yoktu. Kapanmıştı. Biz de deniz kenarındaki çay bahçelerinden birine oturduk.

Sürpriz!

Otele dönüp odaya çıktığımızda eşim odadaki dolapları karıştırmaya başladı. “Hani trende dolapta atıştırmalık bir şeyler bulmuştuk belki burda da vardır, yanındaki komidine bakar mısın?” dedi. Ben de “Daha ilk geldiğimizde baktım, bak boş” derken içinde bir kırmızı bir kutu olduğunu fark ettim. İçini açınca bir de ne göreyim, canım kocam bana tek taş bir yüzük almış. Şok geçirdim. Çünkü eşim takıyı ve taşlı şeyleri hiç sevmez. Ama benim için almış. (Sözümüzde de taşlı yüzük takmıştı ama ben düşürdüm…)

5. yılımıza özel bir anımız daha oldu böylece..

Sabah – Kahvaltı

Kahvaltı için hazırırız..

Sabah kahvaltımızı bahçeye hazırlamışlardı. Öyle güzeldi ki..

Kediler de eşlik etti kahvaltımıza. Hatta eşimin sayesinde “ortak” oldular. Neredeyse çıkıp kucağımıza oturacaklardı. Kahvaltımı zor kurtardım 🙂

Kahvaltıdan sonra, yukarıya çıkıp, balkonda kahve keyfi yapmaya karar verdik. Martı sesleri eşliğinde uzaktan İstanbul’u izledik. Martılar ve arada geçen fayton seslerinden başka ses yoktu. Bu an hiç bitmesin derler ya.. Ama daha gezilecek bir ada vardı. Rehavete gerek yoktu.

Planımız bisiklet kiralayıp adayı turlamaktı. Ama hava da hafiften atıştırıyordu. Otelden ayrılma vakti gelmişti artık..

Bisiklet Turu

bisiklet turu

Ada meydanına geldiğimizde kalabalıklaşmaya başladığını gördük. Günlerden Pazar’dı ve millet adaya akın etmişti.

Hemen bir bisikletçi bulup fiyat sorduk, saati 5 TL dedi. Bir yerlerde oturalım çay vs içelim sonra kiralarız dedik. İskeleye yakın tam dondurmacıların karşısındaki balkon gibi yere oturduk biraz.

Geri dönüp aynı bisikletçiye fiyat sorduğumuzda saatinin 3 TL olduğunu öğrendik! 🙂 Durur muyuz? Hemen kiraladık, sırt çantamızı da onlara emanet ettik.

Ada turumuz böylece başladı. Niyetimiz adanın etrafını dolaşmaktı. Ama yokuşlar insanı öldürüyordu malesef.

Büyük koruya kadar çıktık. Her yer et ve mangal kokuyordu. Uyarı olmasına rağmen! Bizim de yanımızda marketten aldığımız atıştırmalıklar vardı. Koruda onları yedik bir güzel. (Aclı dürüm lahmacun ve çikolata!)

Üstteki haritayı korunun meydanında mola verdiğimizde çekmiştim. Turumuz bittiğinde adada tam bir tur atmıştık. Aslında yarım tur oluyor. Adanın arka kısmını dolaşmadığımız için.

Bisikletleri emanet ederken 3 saat dolaştığımızı farkettik. Hava çok sıcak değildi, o yüzden bunalmamıştık. Yokuşlarda da pedal çevirmeden gitmek pek keyifliydi.

Artık gitme vakti gelmişti.. İki günlük kısa ama çok güzel bir ada tatili yapmıştık.

Dönerken aklımda acaba bir daha ne zaman geliriz sorusu vardı.

Sahi ne zaman gideriz;)

Created with flickr slideshow from softsea.

One thought on “5. Yılımızı Büyükada’da Kutladık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir