Aralığın ortasında 21 derecede Kocaeli Ormanya’yı dolaştık
Bu haftasonu üniversiteden arkadaşlarımızla Kocaeli Ormanya’da buluşmaya karar verdik. En son 2020’de bir Kocaeli buluşması yapmıştık. Harika bir piknik olmuştu. Kocaeli’de oturan arkadaşımız sağolsun o ziyarette Ormanya’yı da önizleme tadında göstermişti. Bu buluşmamızda Kastamonu’da oturan arkadaşlarımız maalesef gelemedi.
İstanbul’un bir ucunda (hem de Edirne tarafında) oturup bir de çok erken kalkamayan tipler olduğumuz halde kışın bu kısacık günlerinde 11.20’de evden çıkmayı başardık. Misafirimiz vardı. Onu yolda neredeyse camdan atar gibi gideceği yere bıraktıktan sonra TEM’den basıp gittik. Cumartesi günü öğle vakti olmasına rağmen yollar gayet boştu. Kuzey Marmara yoluna girmemize hiç gerek kalmadı.
İstanbul’dan gelen diğer arkadaşımız da Kocaeli’deki akrabalarını ziyaret edip öyle gelecekleri için çok acele bir takvimimiz yoktu. O yüzden her zaman her yere geç kalan biz, hem Kocaeli’de oturanlardan, hem de bizden çok evvel yola çıkanları geçtik. Doğruca Ormanya’ya gidecektik ama Kocaeli’deki arkadaşımızın yeni ofisini görmek için önce Double Tree Hilton’da buluştuk.
Burası gayet güzel geniş bir ofisti. Yakın olsaydık haftada 2-3 gün gelip burda çalışmak isterdim. İnşallah biz de kendi şirketimizi (Kodventure AŞ) bir gün böyle güzel bir ofise taşıyabiliriz.
Ofiste hepimiz bir araya gelince şansımıza pırıl pırıl parlayan güneşi kaçırmamak için hemen Ormanya’ya gittik. Zaten 8-10 km gibi çok az bir mesafe kalmıştı. Aralığın ortası olmasına rağmen o kadar sıcak bir hava vardı ki montları aldığımıza pişman olduk. Arkadaşım hava 20 derece olacak dediğinde 15 olsa öp başına koy diye içimden geçirmiştim. Bir ara 21 dereceyi gördük 🙂
Ormanya ana yolun hemen kenarında, gayet ulaşımı rahat bir yerde. Geniş otopark imkanı var. Hava güzel olduğu için millet epey doluşmuştu. Yine de park yeri sorun olmadı. Günlük 10 TL otopark ücreti gayet uygundu. Tesise girişte ayrı bir para istenmedi.
Tesisin içi baya kalabalıktı. Arkadaşımız “Şuradan biraz ilerleyince kalabalık kalmayacak.” dediği halde gittiğimiz her yer kalabalıktı 🙂 İlk gelişimizde Çocuk Hayvanat Bahçesi kısmını gezdiğimiz için bu kez oraya değil de parkın diğer alanlarına gidelim dedik. Bu tarafta Orman Köy (Hobbit Evleri de deniyor sanırım), Böcek Oteli, Kuş Gözlem Alanı, Orman Kütüphanesi, Yaban Yaşam Alanı, Tarım Alanı gibi yerler vardı.
Ağaçların hemen hepsi yapraklarını dökse de yine de güzel bir manzara vardı. Yerdeki hışır hışır yapraklar hem çocuklar için hem de bizim için zaman zaman eğlenceliydi. Yakın zamanda hava bozuk olduğu için yolların ortası kısmen nemli, çamurlu idi ama yapraklı yerlerden rahatça gidebiliyorduk.
Önce Orman Köyü’nü gördük. Burayı biraz daha rahat gezmek isterdik ama aşırı kalabalık idi. Ancak birkaç fotoğraf çekebildik. Çizgi filmlerden fırlamış gibi sevimli, yamuk yumuk minik evler hem bizim hem de çocukların çok hoşuna gitti. İçerlerde kimse var mı diye kaç kere camsız pencerelerden perdeleri aralayıp içeri bakmaya çalıştılar.
Burayı gördükten sonra bir yol ayrımına geldik. Sağ taraftan devam edip önce Böcek Oteli’ni gördük. Bir kaç ahşap kulubenin içerisinde oyulmuş odunlar vardı. Böcekler bunların içinde duruyordu sanırım. Böceklerle aram çok iyi olmadığı için fazla yaklaşmadım ama arkadaşlarımın da pek böcek görebildiğini sanmıyorum. Belki kışın ortalarda görünmüyorlardır.
Sonra hemen ilerisindeki Kuş Gözlem evine gittik. Burada sessiz olmamız icab etti. 5-10 m ilerimizde kuşlar için bir yemlik düzeneği kurulmuştu. Bulunduğumuz yerde de oturup onları izleyebileceğimiz bir yer yapılmıştı. Kuşların arazisine girmemek için önümüze kurulan küçük setin üzerinde burada görebileceğimiz kuşların fotoğrafları büyük büyük yerleştirilmişti. İspinoz, Cıvgın, Mavi Baştankara, Uzun Kuyruklu Baştankara, Kızılgerdan gibi birbirinden güzel kuşlardan bazılarını gözümüz seçti. Keşke dürbünümüz olsaydı dedik. Burayı ziyaret etmek isteyenler için dürbün güzel bir fikir olabilir. Aklınızda olsun.
Kuşlardan sonra geri dönüp bu kez yol ayrımının sağından devam ettik. Aslında ormanın içine doğru da ilerleyebiliyoruz ancak çok fazla vakit harcamadan dolaşabilelim diye geri dönüp kısa yoldan devam ettik.
Biraz ilerleyip Orman Kütüphanesi’ne yöneldik. Bizim sıpalardan Ömer efendi oyuncağını kuş gözlemevinde unuttuğu için cıngar çıkarınca bir koşu gidip aldım. Neyse ki oyuncak hala bıraktığı yerde duruyordu. Alıp kütüphaneye döndüm.
Orman Kütüphanesi dışı ahşap ev şeklinde tasarlanmış, kütüphane meydanının etrafına serpiştirilmiş onlarca raftan oluşuyor. İsteyen bu raflardan kitapları alıp kütüphane alanındaki oturma yerlerine ya da hemen sağ tarafta ahşaptan yapılmış, yerden biraz yüksek podyum gibi bir alanda okuyabiliyorlar. Bu alanın kenarlarında yatarak okumak isteyenler için fileli bölümler de yapılmıştı. Denedik, fileler gayet sağlamdı.
Kütüphaneden sonra hemen karşıdaki iki küçük göleti ziyaret ettik. Biraz yorulduğumuz için burda müsait bulduğumuz bir çardağa doluştuk. Biz hazırlık yapamamıştık ama arkadaşlarımız sağolsun iki büyük termosta sıcak su ve çay getirmişlerdi. Ayrıca açma, simit gibi kayıntılar da vardı. Çocuklara da kruvasan almıştık. Hem dinlendik hem de bunları yedik. Ormanda ateş yakmak zaten yasak. Böyle hafif pikniklere müsade ediliyor.
Çardak muhabbetimizden sonra devam edip geyikleri görecektik ama biz daha yerimizden kalkmadan uzun golf arabalarıyla güvenlik gelip parkın 17.00’de kapanacağını ve çıkmamız gerektiğini söyledi. Saat 16:50 idi. Bari geldiğimiz yerden değil de dolaşmadığımız öbür yoldan gelelim diye yolu uzatacak olduk, adam ordan da önümüze çıkıp bizi ve diğer ziyaretçileri kısa yoldan dönmeye zorladı. Parkın bu saatte kapandığını bilmiyorduk. Mecburen biz de adamın gösterdiği yerden girişe doğru döndük.
Kocaeli gezimiz Ormanya ile sınırlı değildi tabi. Karnımız epey acıkmıştı. Akşam yemeğini nerde yiyelim diye alternatifleri gözden geçirip belediyeye ait olan sahildeki Maide Restoran’da karar kıldık.
Buraya daha önce de kahvaltı için gelmiştik. İşin içinde belediye olduğundan fiyatlar gayet makul. Restoran çok temiz ve güzel, yemekleri de lezzetliydi. En sonunda katmerle işi tatlıya bağlayıp restoranın dışında biraz gezelim dedik. Fakat İstanbul’dan gelen diğer arkadaşlarımız yemekten sonra ayrılmak zorunda kaldı. Sabah uğradıkları akrabalar onları illa yemeğe bekliyordu. Sofradan kalkıp yine sofraya gitmek zorunda kaldılar. 🙂
Biz kalanlar biraz yürüyüş yaptık. Akşam olduğu halde hava hala ılıktı. Bizim sıpalar ve ev sahibi arkadaşlarımızın bizimkilerden bir kaç ay büyük abisi Demir akşamın karanlığında dışardaki oyun alanında gemi şeklindeki parkın içine girdiler. Onlar orada eğleşirken Şahika Hanımla birlikte arkadaşımızın yabancı uyruklu eşiyle -ki o da arkadaşımız zaten- İngilizce muhabbetimizi geliştirmeye çalıştık. Sağolsun kendisi Türkçe bildiği halde bizle İngilizce mukabele etti. Birkaç ay önce de online olarak bizim çocuklara kısa bir demo seans yapmıştı. Biz onu YouTube kanalı açmaya ikna etmek için çok çalıştık ama henüz başarılı olamadık.
Bu yürüşten sonra artık saat 20.00’yi geçmişti. Biz de yavaş yavaş evlerimize dağılalım dedik, arkadaşlarımızla vedalaştık. Sabah giderken bizimkiler hiç uyumayıp yolda habire konuşmuşlardı. Genelde arabada uyurlar ama bu kez öyle olmamıştı. Dönerken uyku saatleri denk geldiği ve zaten orman yürüyüşünden yorgun oldukları için güzel güzel uyurlar diye düşündük. Öyle de oldu. Hiç trafiğe yakalanmadan bir buçuk saatte evimize vardık çok şükür.
Ertesi gün hava o kadar bozdu ki. Hem yağmur, hem soğuk, hem rüzgar. İyi ki cumartesi günü bu planı yapmışız dedik. İlkbaharda ya da yazın Ormanya’ya tekrar gitmeyi düşünüyoruz tabi. Çünkü daha dolaşmadığımız yerleri var. Nasip olursa oraları da gezer sizinle paylaşırız. Siz de gezin.
Ben de Ormanya’ya gidecek olsam sizi yolda bırakıp kaçardım ? merak ettiğim yerlerden burası, çok güzel kaleme almışsın. Gezentigiller’i özlemişiz ?