Kartepe’ye ilk gidişimiz
2015’in bitmesine bir hafta kala taa ocak ayında gittiğimiz Kartepe’yi yazmadığımızı farkettik. Aslında eşimin Kadın & Sanat blogunda yazılı. Kendisine doğum günü için nacizane sürpriz yapmış, Gönen’e gidiyoruz diye kandırıp Kartepe’ye götürmüştüm. Bu sene kar pek yağacağa benzemiyor. Güncel bir Kartepe yazısı yazamayabiliriz. O nedenle nostaljik takılıp Kartepe’den bahsedelim. Böylece kaç gündür devam ettiğimiz Karadeniz turu yazılarına da bir ara vermiş oluruz.
Kartepe’nin kahverengi tabelasını oradan her geçişimizde görür, sanki çok işimiz varmış gibi yoldan çıkamaz hiç uğramadan geçer giderdik. Bu kez rotamız orası olduğu için eşimin şaşkın bakışları arasında Kartepe levhasının işaret ettiği yöne gittik. Artık sürprizi anladı tabi 🙂
Kalacağımız oteli önceden ayarlamıştım. Kartepe’de tesislerin olduğu yerde zannederim tek bir otel var ve orası epey pahalı. Tesis çok uzak olmadığından kasabaya yakın butik bir otel olan Cevizdibi’nden yer ayırmıştık. Kış olduğundan otelin çevresi biraz kurak idi ama yazın gidildiğinde eminim yemyeşildir. Geniş bahçelerin arasında bir yerde.. Kendi bahçesinde de renk renk masalar, sandalyeler vardı.. İçi de şirin, güzel bir oteldi.
Gittiğimizde öğleyi geçtiğinden hemen tesislere gitmedik. Yarım gün orda geçirmektense etrafı dolaşıp ertesi gün bütün günü orda geçirmeyi daha uygun bulduk. Odamıza eşyaları yerleştirdikten sonra civarda ne var ne yok dolaşmaya başladık.
Yaklaşık 10 km uzakta eşimin önceden duyduğu Naturköy varmış, oraya uğradık. Güzel bir tesisdi. Burada epey vakit geçirdik.
Ertesi gün kendi aracımızla tesise doğru yol aldık. Yol boyunca bir kaç tane güzel kafe vardı. Bunlardan birinde dönüşte birşeyler yedik. Manzarası çok güzel olan bu kafelere yazın da mutlaka gelmek lazım diye düşünmüştük. Sırf bu yolculuk için önceden kar lastiklerimi ayarlamıştım. Çok şükür tesise çıkarken hiç bir problemle karşılaşmadık. İlk kilometrelerde kar yavaş yavaş yolun kenarlarında kendini gösterirken yaklaştıkça artık 1 m’yi aşmaya başladı, araba yolu karın içerisinde üstü açık bir kanal gibi duruyordu.
Tesise vardığımızda ortalık tenha olmasına rağmen bir iki saat içerisinde havanın da iyileşmesi ile birlikte epey kalabalık olmaya başladı. Bilhassa ilkokul, ortaokul talebeleri çığlık çığlığa ordan oraya koşturuyorlardı 🙂 Biz de kenardan kenardan yürümeye çalışıyor, üzerimize gelen kızaklardan kendimizi kurtarıyorduk.
Kartepe’ye gelmişken teleferiğini kullanmamak olmaz deyip sıraya girdik. Yanlış hatırlamıyorsam iki ayrı teleferik hattı vardı. Biri hemen kısa olan, tesisin arkasından biraz aşağıya doğru gidiyordu. Ordan inip diğer hatta geçtiğinizde bu gittiğinizin nerdeyse üç katı kadar başka tarafa doğru gidiyorsunuz.
İki hatta da binip yukarılara gittik. Orada da bir tesis vardı. Daha yüksekte olduğundan manzarası da daha güzeldi. Sapanca gölü tamamen görüntülenebiliyordu.
Güzel ve yorucu bir günün ardından otelimize geri döndük. Ertesi gün buraya yazın da gelmek üzere evimize doğru yol aldık. Bütün sene boyunca o kahverengi Kartepe levhasının önünden defalarca geçmemize rağmen “hadi bir çay içelim mi? hadi bi uğrayalım mı?” deyip malesef daha ötesini yapamadık..
Bu sene iyi bir kar yağarsa belki..
2 thoughts on “Kartepe’ye ilk gidişimiz”