İstanbul’un Sonu: Rumeli Feneri

İstanbul’un Sonu: Rumeli Feneri

Rumeli Feneri

Havaların ısınmasını da fırsat bilip geçtiğimiz haftasonu Rumeli Feneri’ne gitmeye karar verdik. Bir nevi İstanbul’un sonuna gittik, çünkü orada İstanbul bitiyor ve başka bir güzellik başlıyor sanki. Şehirden çok uzakta değil ama sanki şehirde de değil. Yanıbaşımızda ne güzellikler varmış da biz bilmiyormuşuz meğerse. İstanbul’da oturup da şehrin kalabalığından sıkılıp “yeşiiil” diye feryat edenlerin mutlaka uğraması gereken bir yer bence Rumeli Feneri.

Nasıl Gittik?

rumelifeneri_map

Rumeli Feneri’ne gitmenin en güzel yolu sahil yolu. Tabi kendi arabanızla gidiyorsanız. Bir yanınız sahil bir yanınız da muhteşem yalılarla dolu oluyor. Ben şahsen sahilden çok evlere bakmayı tercih ettim. Hele Sarıyer’de evlerin güzelliği beni benden aldı..

Eşim arabayı sürdüğünden ben evlerin ve manzaranın bol bol fotoğrafını çekme fırsatını buldum. Hatta bir ara trafik tıkandı ağır ağır giderken fotoğraf çekmem daha kolay oldu.

Rumeli Feneri’ne gitmek çok kolay, Rumeli Kavağı’na kadar sahil yolunu takip ediyorsunuz. Sonra içeri doğru biraz gidiyorsunuz. Tabelalar size yolu gösteriyor zaten. Rumeli Kavağı’ndan sonra Rumeli Feneri oldukça yakın. Hatta o tarafa gitmişken 3. köprünün yapılacağı Garipçe köyünü görme fırsatı da bulabilirsiniz.

Rumeli Feneri ve Kalesi

IMG_6413 IMG_6444

Beldeye geldiğinizde sizi fener karşılıyor. Fenerin hemen dibinde bir çay bahçesi var. İçinden balık kokuları da gelen bir restoran aynı zamanda. Kahvaltımızı yapıp çıktığımızdan karnımız acıkmamıştı biz de birer çay içip manzaranın keyfini çıkarmaya başladık.

Balık kokuları bizi kendimizden geçirirken “balık ekmek” fikri aklımıza düşmüştü. Ama daha keşif yapacaktık. Etrafı dolaşmaya çıktığımızda Fenerin az ilerisindeki Rumeli Kalesi’ni farkettik. Hemen oraya yöneldik. Kalenin içinde muhteşem bir manzara bizi bekliyormuş meğer. Kalenin içinde kolazyuma benzer bir yapı var. Pencerelerinden denizi izlemek mümkün. Asıl manzara buradaydı..

Biz de söylemesi ayıp yanımızda ıspanaklı pidemizi ve meyve suyumuzu getirmiştik. Manzaraya karşı pidelerimizi mideye indirdik. Anlatılmaz yaşanır derler ya, o manzara aynen öyleydi.. Kalenin denize bakan pencerelerinin birine oturduk ve manzaranın tadını çıkardık. Deniz ayaklarımızın altındaydı sanki. Hava çok rüzgarlıydı ama yine de çok güzeldi. Maviye ve yeşile doyduğumuz anlardı..

IMG_6457 IMG_6458

Otururken aklımıza bir muziplik geldi. Kalenin pencerelerinden birinin içinde bir oyuğa not sakladık. Bulan kişi bize ulaştığında ona bir hediyemiz olacak. Bakalım kim bulup notun fotoğrafını bize yollayacak, merakla bekliyoruz..

IMG_6449

Kaleye doyunca (aslında doymadık ama görmek istediğimiz başka yerler de vardı) arabamıza atladık biraz daha ileri gidelim dedik. Karşımıza Golden Beach Club çıktı. Bungalow evlerin olduğu güzel bir koy burası. İstanbul’dan çıkamayanlara kısa süreli bir tatil yapmak için ideal bir yer bence.

Kilyos

Rumeli Feneri’nden ayrılmaya karar verdiğimizde rotamızı Kilyos’a çevirdik. Bu civarda merak ettiğimiz ikinci yerdi Kilyos. Çok Film Hareketler Bunlar’da izlediğimiz “300 Kilyoslu” fragmanından sonra daha da merak eder olmuştuk. İzleyenler bilirler..

Navigasyonumuzdan Kilyos’u bulduk yola çıktık. Bu arada benzinimiz alarm vermeye başladı. Etrafta hiç benzinci görünmüyordu. Kilyos’ta vardır mutlaka deyip çam ağaçlarının arasından yolumuza devam ettik.

Kilyos’a yaklaştığımızda bir gözümüz benzin göstergesindeydi. Çünkü etrafta hiç benzinci görünmüyordu. Artık durup gördüğümüz ilk insana sormayı düşündük. Sorduğumuzda en yakın benzincinin Sarıyer’de olduğunu öğrendik!

Yani Kilyos’ta benzinlik yok, buna göre tedbirinizi alıp gidin..

Gezentigiller’in olduğu yerde macera vardır tabi. Benzin lambası yandığında km’yi sıfırladık. 30 km daha gidebileceğimizi ümit ederek Kilyos’a vardık. Oralara kadar gidip meşhur sahilini görmeden dönmek olmaz deyip kalan benzinimize de güvenip sahile doğru yola koyulduk.

Bu arada hava çok sıcaktı canımız dondurma çekti. Magnum’un Gold’unu da ilk kez orada tatma şansı bulduk. Müthiş bir lezzetmiş!

Dondurmalarımızı yiyerekten Kilyos’un sahiline doğru gittik. Karşımıza ultra lüks evler çıktı. Bana biraz Village filmini anımsatsa da (filmi izleyenler bilirler ki köyde yaşayanlar etraftaki dünyadan habersizdiler) evler çok güzeldi.

Ne yazık ki, benzinimizin bitmesinden korkarak sahile varmadan geri dönmek zorunda kaldık.

Şimdi yeni rotamız benzinci idi. Vardığımız ilk yerleşim bölgesinde benzinci sormaya başladık, kimisi geçmişsiniz geri dönün dedi, kimisi daha var ileride dedi. Böyle dönüp dolaşıp benzinimizi son damlasına kadar harcayıp benzinciyi bulduk..

Sarıyer ve Aşk-ı Memnu Evi..

IMG_6476 IMG_6479

Dönüşte Sarıyer sahiline vardığımızda gözlerimiz Aşk-ı Memnu’nun çekildiği evi aradı. Dizinin fanatiği olduğumuzdan değil, evi güzel bulduğumuzdan(!). Evi farketmek zor olmadı, çünkü evin önü oldukça kalabalıktı. Belli ki içeride film çekiliyordu meraklı halk da içeriden bir oyuncu çıkar mı acaba diye bakıyordu. Biz de arabamıza uygun bir yer bulup o meraklı halkın arasına katıldık. Aşk-ı Memnu evi önünde fotoğraflar çektik. Evin yanındaki sokaktan gidip evin bahçesine ulaşmaya çalıştık ama mümkün değilmiş. Dizide bahçeden çıkıp o yan yola vardıklarını görmüştük ama montajmış ya da bahçe daha yukarılarda bir yerde yola çıkıyormuş demek ki..

Günün Sonu Eminönün’de Balık Ekmek

IMG_6481 IMG_6482

Günün sonuna doğru artık karnımız acıkmaya başlamıştı. En son Rumeli Feneri’nde balık ekmek düşmüştü aklımıza. Sarıyer’de balık ekmek yapan yere rastlayamadık. Eminönü’ne gidelim orada mutlaka vardır diyip yola çıktık.

Sahilden biraz trafiğe takılarak Eminönü’ne vardık. Herkes arabasını köprünün üzerine bırakmıştı. Biz de bırakalım dedik ama çekerler diye arabadan da fazla uzaklaşamadık. Köprünün üzerinde balık ekmeğimizi yedik. Ekmeklerimizden martılara da atarak..

Güzel bir İstanbul gezisi oldu. İstanbul’un içindeydik ama sanki dışındaydık da. Şehrin kalabalığından uzak, sakin, huzurlu yerlerdi gittiğimiz. İstanbul’da yaşayıp da sıkıldım, bunaldım diyenlere güzel bir alternatif bence Rumeli Feneri. Arabanız yoksa bile İETT oralara kadar gidiyormuş. Her yerde duraklarını gördüm. Herkese İstanbul’un sonunu görmeyi tavsiye ediyoruz..

Bunlar bizim çektiğimiz fotoğraflar:

Bu da benim fotoğraflardan oluşturduğum bir klip:

5 thoughts on “İstanbul’un Sonu: Rumeli Feneri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir