Nakkaştepe Millet Bahçesi’ne gittik
Bahar mevsimi bir türlü gelmek bilmiyor gibiydi, havalar hep soğuk gidiyordu. Nihayet Nisan’ın sonlarına doğru havalar ısındı ve biz de maaile Nakkaştepe Millet Bahçesi’ne gitmeye karar verdik.
Cumartesi günü önce ablamızda kahvaltı yapacaktık. Ailecek herhangi bir yere geç gitmemizle meşhur olduğumuz için bu kez bir istisna yapalım dedik. Ömer ve Faruk beyler zaten günün erken saatlerinde kalktığından, evde de kahvaltı telaşı olmayacağından, beylerin 11 uykusunu ablamızda yapmak üzere sözleştik ve 10’da evden çıkmayı başardık.
Çayçiceği namlı ablamız bize nefis muhlamasından hazırlamıştı. Afiyetle mideye indirip bebeleri de güzellik uykularına yatırıp bir iki saat oyalandık. Sonra ablamızı da alıp, anneanne, dede hep beraber Üsküdar’ın yolunu tuttuk. Babannemiz memlekette olduğu için bize katılamadı.
Aracımız aslında bu tarz yolculuklar için biraz küçük kaçıyor. O nedenle Gezentigiller olarak büyük bir hamle yapıp Mercedes Vito alma hayalleri kuruyoruz. Hatta dün hanımın arkadaşı Elifoloji‘ye küçük bir ziyaret yapıp Vito’suyla deneme turu yaptık, çok beğendik. İnşallah bizim de olur.
Nakkaştepe Millet Bahçesi
Nakkaştepe’yi mevki olarak biliyorduk. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü geçince hemen sağda kalan kısım Nakkaştepe oluyor. Fakat ne hikmetse navigasyon Çamlıca’ya doğru bir yeri gösteriyordu. Biz de vardır bir bildiği diyerek peşinden gittik ama meğer yanlış gitmişiz. Navigasyonda Nakkaştepe diye bulamadığım için “Millet Parkı” diye yazmıştım, tam da Kısıklıda, yol kenarında küçük bir park varmış. İsmi de Millet Parkı imiş. Bizi oraya götürdü haliyle. Hemen ordan tekrar bir navigasyon yapıp bu kez ismini de doğru bularak Nakkaştepe Millet Bahçesi’ne kavuştuk. Tahmin ettiğimiz gibi köprüden çıkar çıkmaz hemen sağda kalan kısımdaymış. Şehitlik için yapılan anıtın üst kısmı hatta. Nakkaştepeye giderken en son ana yoldan sola sapınca buraya daha evvel de geldiğimi farkettim. Burası Kurtlar Vadisi dizisindeki Polat’ın meşhur mekanının olduğu sokakdı. Bir kaç sene evvel şehir dışından gelen arkadaşlarımı Otağtepeye götüreceğim diye Nakkaştepe’ye buraya getirmiştim. Ordan hatırımda kalmış.
Nakkaştepe’nin girişinde, daha ana kapıdan girer girmez boğaz bütün güzelliği ile sizi cezbediyor. Büyük bir yokuştan aşağı doğru iniyorsunuz, yaklaşık 100 m yokuş var otopark olarak tasarlanmış ancak zemin henüz oturmamış olacak ki aşırı toz toprak vardı. Burası asfalt olup etrafı da düzenlenirse çok iyi olur. Bebekleri indirip bindirirken toza boğulduk maalesef. Aynı şey yaşlılar için de geçerli tabi.
Nakkaştepe Millet Bahçesi daha önce neydi bilmiyorum, ama doğal ve kocaman ağaçları sayesinde harika gölgelik bir yer olmuş. Bütün yollar Arnavut kaldırımı dediğimiz küçük küp taşlardan örülmüş. Araçlar parkın içine giremiyor ama yollar baya geniş. Ağaçların arasında insanlar rahatça oturup piknik yapabilsinler diye ahşap bölmeler yapılıp ve içlerinde piknik masaları yerleştirilmiş.
Nakkaştepe Uçan Yol
Tabelalarda Uçan Yol ibaresini görünce en başta bir anlam veremedik. Meğer ağaçların arasında ahşap bir yürüyüş yolu yapmışlar. Nakkaştepe oldukça dik bir yokuşta kurulduğu için haliyle yol epey yüksekten geçiyor. Manzara her yerden güzel ama “uçan” yürüyüş yolundan bir başka güzel.
Nakkaştepe Şelale
Nakkaştepe Millet Bahçesi’ni farketmemize sebep olan aslında bu içindeki şelale idi. Bir iki hafta önce Üsküdar Belediye Başkanı bu alan yapılırken burada bir kaynak suyu olduğunu ve bu sayede güzel bir şelale ortaya çıkarttıklarını anlatıyordu. Bizim de çok ilgimizi çekmişti, görmek nasip oldu.
Buraya gelmeyi önceden düşündüğümüz halde maalesef bir hazırlığımız yoktu. Zaten yeni kahvaltı yaptığımız için evden çıkarken açlığı düşünemedik. En kötü gittiğimiz yerde bir şeyler atıştırırız diye düşünmüştük. Fakat burada maalesef çay içebilecek bir yer bile bulamadık. Herkes çayını çorbasını kendi getirmişti. Aslında öyle de olması lazım tabi. Diğer türlü bu tarz yerlerde sosyal tesislerin önünde kuyruklar oluşuyor. Bir çay simit almak için kuyruğa girip ayakta beklemek insanı bezdiriyor. O nedenle yemek içmek üzerine sosyal tesis olmadığından memnunuz aslında. Bunun dışında mescitler, lavabolar gayet iyi hazırlanmıştı. Yokuş olduğu için biraz zor çıkılıyor ama gülü seven dikenine katlanır.
Bütün parkı gezdik dolaştık diyebiliriz. En son dönerken bebeklerin birini yokuş yukarı arabayla çıkarayım diye kendime güvenip depar yaptım. Zira ağlayan bebeği belki bu şekilde sustururum dedim. Faruk efendi sağolsun eğlendi, sustu ama neredeyse ben de tümden susuyordum. Zor kendime geldim 🙂 Nakkaştepe’nin tek zorlayıcı yanı bu yokuşları maalesef. Yine de çok güzel olmuş, yapanlardan, bizlere sunanlardan Allahü teala razı olsun. Çok teşekkür ederiz.
Ramazandan sonra inşallah tam teşekküllü bir şekilde burada piknik yapmamız nasip olur.
NOT: Piknik alanlarında hiç mangal, ateş vs görmedik. Mangallı piknik serbest değil sanırım. Bilginize.
teşekkürler