Ada Vapuru kalkıyor..
Haftasonu ne zamandır gitmek istediğimiz adalara gidelim dedik. Ramazan da geliyor, gezemeyiz, yaz bitmeden görelim istedik adanın güzelliklerini. Geçen sene Büyükada’ya gitmiştik. Bu sene Heybeliada’ya gidelim dedik. Sabah erkenden yine düştük yollara. Erken dediğim tam 10’du. 12’deki vapura yetişeceğiz.. Adalara giden vapur seferlerine ido.com.tr adresinden bakılabilir.
Tam iskeleye vardık, vapur kalkıyormuş, nasıl tıklım tıklım. Ağzına kadar dolu. Resmen balık istifi, herkesin adaya gidesi gelmiş. Peki dedik bindik biz de gemiye, güvertede zor yer bulduk. Denize bakan açık bir köşeye sıkıştık. Püfür püfür esen rüzgarla yolculuk yaptık. Ama erimeye gemide başlamıştık.
Kınalıada, Burgazada derken sonunda Heybeliada’ya vardık. Benim gönlüm Büyükada’dan yanaydı, geçen sefer orayı çok sevmiştim ama eşim bu sefer Heybeliada’ya gidelim orayı da görelim deyince ben de merak ettim.
Adaya iner inmez malum bir koku sarıyor etrafınızı. Egzos dumanındna kaçan şehir insanına bir imtihan saki. Her yerde faytonlar geziyor ve bu onların kokusu. Sağdan yürümeye başlıyoruz. Hafif eğimli tepeden çıkarken yolumuzu kesiyorlar ve “girişler sağ taraftaan” diye bağırıyorlar. Meğer orası mesire yeriymiş de giriş paralıymış. Ama ben belki yoldan geçip ada turu yapacağım, elimde piknik yapmaya yarayan hiç bir şey de yok. Olsun efendim geçemezsiniz, kişi başı 3 lira ödeyin öyle geçin. Herkes kuzu kuzu boyun eğiyor ve yol ortasında haraç! kesen magandaları böyle geçebiliyoruz. Heybeliada ile ilgili aklımda kalan kötü bir anı olacaklar ne yazık ki..
Mesire yerine girdiğimizde, insanların adaya piknik yapmak ve denize girmek için geldiklerini görüyoruz. Plaj yine paralı 30 tl ama siz ucuz olsun derseniz yol kesen amcaların plajına gidersiniz 7 lira verirsiniz. Evet plajı da kapatmışlar.
Biz piknik yapmayacağımızdan ve denize de girmeyeceğimizden dolayı adayı turlamayı tercih ettik. Ama bir daha aklımızda olsun o paralı yola girmesek de oluyormuş. Onun yerine faytona binmek daha güzel. Heybeliadayı şöyle bir turladıktan sonra Büyükada’ya geçmeye karar verdik. Çünkü duyduğuma göre orada Pazart sergisi kurulmuştu. Adaya geçeceğimiz vapuru beklerken limanın yanındaki çay bahçelerinden birine oturduk. Ben limonata içtim eşim de çay içti. Sıcak da olsa çaydan vazgeçemez. Limonata gerçekten güzeldi. Tam tavlaya başlamıştık ki vapur geldi, yarım bıraktık gemiye geçtik.
Adaya giderken 1,50 tl basan akbil adadan çıkarken 2,50 basıyor. Bu ayrıntıyı da yazayım dedim gidenlere rehber olması açısından.
Ve Büyükada. Heybeliada’dan daha çok seviyorum Büyükada’yı nedendir bilinmez. Daha bakımlı, daha temiz, daha yaşanası bir yer sanki.
Begonviller adanın her yanını sarmış. Pembe pembe çiçekleriyle evleri donatmışlar. Süslemişler adayı. Çok harika bir manzarası vardı.
Adaya gelinir de dondurma yemeden gidilir mi? Hemen yolun yanına dizilen dondurmacılardan dondurmalarımızı alıyoruz. Yabanmersinli dondurmayı ilk defa yedim ama tadı çok güzeldi, tavsiye ediyorum. Canımız bisikletlerde kaldı ama biz yaya dolaşmayı tercih ettik. Heybeliada’da bisiklet kiralamanın saati 3 lira, günlüğü 7 lira, Büyükada’da ise saati 5 lira, günlüğü 10,5 lira. Faytonlarla ada turu yapmak ise Büyükada’da 60 tl.
Pazart tezgahlarını ararken ada sahili boyunca tura çıktık. Sahil boyu birbirinden güzel evlerde sakin sessiz, bir hayat yaşıyordu insanlar. Ada sakinleri evlerinin bahçelerinde yemeklerini yiyip, çaylarını içiyorlardı. Ada ziyaretçileri ise adayı turlamakla meşguldüler. Bense eşimle birlikte adada yaşamak nasıl olur acaba onu hayal ediyordum. İki katlı minik bir ev ve bahçesi. Yeter de artar bile. Keşke adada yaşayan bir akrabamız olsaydı, onlardan çıkmazdım, yazı onlarda geçirirdim kesinlikle. Ama yok ne yazık ki..
Artık ayaklarımıza kara sular indiğinde saat de epey ilerlemişti, Pazart tezgahlarını hala bulamamıştım ki meydandaki saat kulesinin dibindeki sergilere sordum iskelenin solunda dediler. Orası hiç aklıma gelmemişti. Gemide yiyecek bir şeyler alıp hızlıca tezgahlara doğru yöneldik. Pazart, elişlerinin satıldığı tezgahlardan oluşuyordu. El işi cam takılar, küpeler, yüzükler, kolyeler. El yapımı çantalar. Hepsi çok güzeldi. Vapurun düdüğünün çalmasıyla birlikte, kendimizi vapura attık. Bir sonraki ada gezimize kadar veda ettik Büyükada’ya el salladık..
Off ya yurdum gibisi gibi yok canım gezi postlarına bayılıyorum
teşekkürler canım 🙂 biz de senin gezi postlarına bayılıyoruz:) bence sen bizden daha gezentisin:D